Tolga Çevik Fan

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

2 posters

    Müzik Nedir?

    avatar
    Admin
    Tolga Çevik/Yönetici
    Tolga Çevik/Yönetici


    Mesaj Sayısı : 1
    Kayıt tarihi : 13/07/09

    Müzik Nedir? Empty Müzik Nedir?

    Mesaj tarafından Admin Salı Ağus. 04, 2009 10:58 pm

    Müzik Nedir? (Müzik Estetiği) Müzik
    Müzik Estetiği

    Müzik Nedir? Dar20la20nota201up9

    BETİMLEYİCİ-ELEŞTİREL BİR HAZIRLIK

    Tek
    başına hiçbir sanat tarzı, hiçbir yer ve zamanda var olmuş değildir.
    Varsayalım, oynak bir türkü söylüyorsunuz. Ama bu sırada vücudunuzu
    veya onun bir bölümünü oynatmayacaksınız, yani dans etmeyeceksiniz.
    Olur şey değil! Şiirin, geniş anlamıyla söz sanatının, dansın ve
    müziğin birliğini en eski Çin Şiir Klasiği (Şicing) şöyle dile getirir:
    "Sevinçte insan sözler söyler. Bu sözler yeterli olmadığı için o,
    onları uzatır. Böyle uzatılmış sözcükler yeterli olmadığı için o,
    onları modüle eder. Modüle edilmiş sözcükler de yeterli olmadığı için,
    elleri tamamen bilinçsiz hareket eder ve ayakları sıçrar."1 Biçim-
    leyici (plastik) sanatlarda da durum benzerdir: Boya ile bir yüzeyi
    resimleyen elin balçıktan heykelcikler yapmaya varması aynı yol
    üzerindedir. Sanatın birliğinden öteden beri söz edilmiştir. Tek tek
    sanat tarzlarının kendi çeşitliliğinde oluşturduğu bu birliğin adına
    "sanat" denir. Buna göre, müzik sanatım kendisine konu edinen bir müzik
    estetiği ya da felsefesi de genellikle estetik ya da sanat felsefesi
    içinde yer alacaktır. Bu da müziğin felsefi ele alınışının diğer sanat
    biçimlerinin ele alınışlarıyla bağıntı içinde olacağı anlamına gelir.


    Eldeki
    yazı, müzik estetiği hakkında ortaya çıkmış temel görüşleri, onla ' rın
    başlıca temsilcilerinin düşünceleriyle başlangıçtan günümüze
    zamandizinsel bir sıraya göre ana çizgilerinde vermek ereğindedir.
    Eleştirel bir tarzda betimlenecek olan bu görüşler, aynı zamanda
    kendilerinden devşireceğimiz düşünceleri ortaya koymada zemin
    oluşturacaktır.


    MÜZİK NEDİR?

    Müzik
    estetiğine ilişkin görüşler, "Müzik nedir?" sorusu karşısında alınan
    tavırlarda soruya verilen yanıtlardan oluşur. Müzik üstüne ilk
    düşünceleri, yaklaşık aynı zamanlarda biri eski Yunan'da, diğeri eski
    Çin'de yaşamış olan Pythagoras (İÖ 580-500) ile Konfüçyüs (İÖ
    551-478)'de, daha doğru bir deyişle, Pythagorasçılarda ve
    Konfüçyüsçülerde buluyoruz. Bu düşüncelerde ortak olan yön, her iki
    görüşün de müziği, birbirine koşut olarak varlık- bilimsel ve
    insanbilimsel tarzda ele almış olmaları yanında, daha sonraki
    yüzyıllarda müzik felsefesinde belki de en etkin ve yaygın bir anlayış
    olarak görülecek olan "duyusal-etki öğretisini" benimsemiş olmasıdır.
    Aşağıda uzun uzadıya ele alacağımız bu öğretiyi şimdilik, müziğin
    dinleyicide uyandırdığı etki, uyarım, izlenim, duygulanımla açıklanması
    olarak dile getirmekle yetiniyoruz.


    KONFÜÇYÜS

    Konfüçyüs
    felsefesine ilişkin metinlerde "müzik tonların bir verimi" diye
    tanımlanır. Ton da şöyle belirlenir: "Duygular içten geldiği zaman ses
    halinde kendilerini gösterirler. Bu seslerin bir sıra halinde
    konulmasına ton denir." Müziğin varlıkbilimsel özyapısı da şu sözlerle
    dile gelir: "Müzik, gök ve toprak arasında bir ahenktir. (...) Müzik
    gökten meydana gelir." Bu varlıkbilimsel belirleme, antropolojik bir
    özellik kazanır; insanla varlık arasın- da müzik yoluyla bağ kurulur:
    "[Müzik], insan tabiatını uygun bir hale getiren bir unsurdur."Tonların
    etik bir etkisi vardır. Ahenkle oluşturulan müzik iyi ruhları yönetir,
    insanı etkileyen fena tonlar bozuk bir hava yaratır. "İyi tonlar insana
    tesir eder ve iyi bir hava yaratır." Müziğin etkisi yalnızca tek tek
    insanlarla sınırlı kalmaz, bütün toplumu, hükümetin yönetimini, tüm
    ülkeyi, ülkedeki işleri de kapsar. Müzik bozulursa, tüm bu şeylerde
    bozukluk meydana gelir.


    PYTHAGORAS

    Pythagoras
    felsefesinde, matematiğin ilkeleri olan sayılar, aynı zamanda varlığın
    da ilkeleridir. Sayı varlıksal bir özyapıdadır. Tüm doğada ilk olan şey
    sayılardır. Sayılarda armoni özellikleri ve bağıntıları bulunur. Evren
    armoni ve sayıdır. Evren, kendisinde egemen olan düzen ve uyum
    nedeniyle bir "kosmos" (düzen, tüm-dünya düzeni) olarak adlandırılır.
    Hareket eden gök cisimleri belirli aralıklarla ses çıkarırlar.
    Aristoteles, Pythagorasçıları kastederek şunları bildiriyor: "Birtakım
    kimselere göre bu kadar büyük cisimler hareket ederken ses çıkması
    gerekir, zira yığınca denk olmadıkları ne de o hızla yol almadıkları
    halde bizim dünyamızdaki cisimlerde de bu görülüyor. (...) Bunları ve
    bir de (ayrı ayrı) aralıklara dayanan hızların musikice nispetleri
    olduğunu kabullendiklerinden yıldızların çepeçevre dönmelerinden doğan
    sesin harmonialı olduğunu söylüyorlar. - (Pythagorasçılara göre) bütün
    kosmos'a harmonia, guarte (3:4 oranı), quinte (2:3 oranı), oktave ( 1:2
    oranı) hükmeder."Pythagoras müzikteki uyumun tamamiyle sayıya
    dayandığını, tellerin ya da borunun uzunluğu ile onlardan çıkan ses
    perdeleri arasında matematik bir bağıntının olduğunu bulgulayarak öne
    sürer. Bu buluşunu o, yıldızlar, güneş ve ay gibi gök cisimlerinin
    yeryüzüne uzaklığına da uygulayarak evrenin uyumlu sesler veren bir
    birlik oluşturduğu kanısına varır. Kozmik hareketin bu dönüşüne insan
    ruhu da uyar. Bunu Pythagoras insanın hiç şaşmayan bir yasaya uyarak
    çeşitli insan ve hayvan biçimlerine ebedi dönüşü olarak anladığı
    ruh-göçü öğretisiyle dile getirir. Böylece evren ve insan aynı bakış
    açısından, aynı ezeli-ebedi yasaya uyarak kavranmış olur. Ayrıca
    Pythagorasçılar, müzikteki ahengin etkilerini de sayıya da-
    yandırıyordu. Yerinde kullanıldığı takdirde müziğin sağlığa büyük
    yardımı olacağını kabul ediyorlardı. Vücudun temizlenmesi için nasıl
    hekimlik sanatı araç ise, ruhun temizlenmesi için de müzik araçtır.


    KLASİK YUNAN

    Konfüçyüsçülerde
    ve Pythagorasçılarda gördüğümüz müziğin bir etki öğretisi olduğu
    anlayışı, daha sonra Platon'da ve Aristoteles'te sürerek klasik Yunan
    müzik kuramını oluşturur. Bu kuramın çekirdeğini oluşturan bu ethos
    (ahlâk) öğretisinin, başka bir deyimle, duyusal etki öğretisinin temel
    düşüncesi şudur: Seslerin hareketi ile insan ruhunun hareketlerini,
    gizemli bir benzerlik bağıntısından ötürü birbirine bağlayan müzik, ruh
    hareketlerini, tutkuları, sevinci ve hüznü yalnızca yansıtmaya değil,
    aynı zamanda dinleyicide doğrudan doğruya yeniden meydana getirmeye
    yetilidir. Ancak, dinleyicinin ruh yaşamı müzik yoluyla etkilenirse,
    böylece bu sanat gizemli bir gücü de ele geçirmiş olur. O, yanlış
    kullanılırsa, kötü sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle Platon (İÖ
    428/7-348/7), tasarladığı ideal devletinde müziğin yeri üzerinde önemle
    durur. Ona göre, devletin en yüksek ödevi, yurttaşlarını erdeme uygun
    tarzda eğitmek, yetiştirmektir. O halde sorulur: "Şimdi bu yetiştirme
    nasıl olacak?"Yanıt açıktır: "Beden için idman, ruh için müzik"ten
    başka yol yoktur. Platon müzik eğitimine söz sanatlarını da dahil eder.
    Müzik ile sözün birlikte ele alınışı, sonraki yüzyıllarda da süregelir.
    Platon'a göre, "melodi üç şeyin karışımıdır: söz, makam, ritim."1 Söz
    konusunda ağlamalara, vahlanmalara yer verilmez. Makam ve ritimin de
    sözlere uyması gerekir. Hüzünlü sözlere uyan karışık Lydia, uzun Lydia
    ve benzerleri, gevşek olan çözük denilen Ionia ve Lydia makamları
    yurttaşları gevşek, sarhoş, tembel yapacağından devlete
    sokulmayacaktır. Kabul gören makamlar ise, biri savaş, diğeri barış
    zamanındaki yaşama uygun biri sert, diğeri yumuşak iki makamdır. Sazlar
    da buna göre seçilir. Her türlü makamı çala- bilen telli sazlara izin
    verilmez. Yalnızca lyra, kithara bir de kırlarda çobanların çaldığı
    kavala bu devlette yer vardır. Ritmler de aynı ölçüye göre
    değerlendirilir. Değişik, çok çeşitli ritimler istenmez; "hem yiğitçe
    hem de ölçülü bir hayata uygun olanları" benimsenir. Bütün bunlardan
    amaç, müzik eğitimi sayesinde yurttaşların iyi bir insan olarak
    yetiştirilmesidir.ll Görül- düğü gibi Platon'da sanat ve müzik, tamamen
    insanda bıraktığı duyusal etkiye göre etik açıdan değerlendirilir,
    estetik kaygılar gözardı edilir.


    Aristoteles
    (İÖ 384-322) de sanatı ve müziği aynı açıdan görür. Onun, müzik ve
    trajedi yoluyla dinleyicinin ruhunun kötü duygulardan temizlenmesi diye
    tanımlayabileceğimiz katharsis (temizlenme, arınma) öğretisinde temel
    kaygı etiktir: "Tragedyanın ödevi, uyandırdığı acıma ve korku
    duygularıyla ruhu tutkulardan temizlemektir." İzleyici, sahnede
    canlandırılan bu tür duygular veren olaylarla özdeşleşmek suretiyle,
    kendi içinde bulunan aynı tarz duygular dışarı çıkar, böylece onlardan
    kurtulmuş olur. Aristoteles, müziği tragedyanın önemli bir öğesi olarak
    görür. Başka bir yerde de o, müziğin ruh eğitiminde, hoş vakit
    geçirmede, tinsel tat almada oynadığı rol üzerinde durur. Ritim ve
    melodilerle çeşitli ruh hallerinin yansıtıldığını söyler. Bunların
    dinleyicide duygusal bir değişiklik meydana getirdiğini dile getirmekle
    Aristoteles, müziğin duyusal etki öğretisini benimser.


    Ton
    tarzlarının ve cinslerinin etik öğretisinin geç Yunan müzik kuramında
    daha sonraki gelişimi de aynıdır. Bu durum, etiğinin dinsel-mistik
    genel gelişim yolunda geç antik ve erken Hıristiyan döneme uygun düşer.
    Ne ki müzik, erken ortaçağda etiğin hizmetinde olmak yerine dinin
    hizmetinde rol almakla ancilla ecclesiae (kilisenin uşağı) damgasını
    alır. Anımsanmalıdır ki, tüm ortaçağ boyunca, dinsel dogmaların akılla
    kanıtlanması ödevini üstlenen felsefe de ancilla theologiae (ilâhiyatin
    uşağı) diye adlandırılır. Müzik Yunan'da etiğin hizmetinde iken
    ortaçağda dinin hizmetine girer.


    Cicero'nun
    bir çağdaşı olan Philodemus (İÖ 110-40) ve daha sonra ünlü septik
    Sextus Empiricus (İS 200-250), Pythagorasçı, Platoncu, Aristotelesçi ve
    Stoacı öğretilere karşı yıkıcı bir eleştiriye yöneldiler; seslerin
    hareketleri ile ruhun hareketleri arasında içsel bir bağıntının
    bulunduğu biçimindeki duyusal etki öğretisinin temel görüşünün yalnızca
    bir kanı (doxa) olduğunu söylediler. Onlara göre, tonlar, kendi
    başlarına ıuhun hareketlerini tek yönlü olarak meydana getirmeye veya
    yeniden yansıtmaya yetili değillerdir. Müzik, tonların bir oyunundan
    başka bir şey değildir. Tonlar ve ton kombinasyonları, işitmenin
    dolaysız tat alımından başka bir ereğe sahip değildir. Bu kuramın
    izleri, modern felsefede Kant'ın müzik estetiğinde görülür. Müzik
    estetiği hakkında septiklerin önemi, onların duyusal etki öğretisinin
    olumsuz bir eleştirisini vermelerindedir. Onların bu oyun kuramının
    olumlu ilk adımları, biçimselci bir müzik estetiğinden henüz uzaktır.
    Kendi başına ne antik duyusal etki öğretisi henüz bir içerik
    estetiğidir ne de septiklerin oyun öğretisi bir biçimsel estetiktir.


    Ömer Naci Soykan
    Cogito
    SanaL-KıZı
    SanaL-KıZı
    Tolga Çevik/Co Admin
    Tolga Çevik/Co Admin


    Mesaj Sayısı : 38
    Kayıt tarihi : 31/07/09
    Yaş : 31
    Nerden : Ankara

    Müzik Nedir? Empty Geri: Müzik Nedir?

    Mesaj tarafından SanaL-KıZı Cuma Ağus. 07, 2009 9:40 am

    bilgi için tşkler canım Very Happy

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 3:13 pm